Mart 31, 2010

"Güle Güle"

"Güle güle" demenin çeşitli yolları var tabii..

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi.. Her ayrılığın bir layıkı..



Kimisini davullarla zurnalarla uğurlarsın.. Şarkılar tutturursun gidişine.. "güle güle git, güle güle gel" dersin.. Şen kahkahalarla gönderirsin "gidenin"i..

Bazısına sessiz kalmak gelir içinden.. Ses çıkarıp da yorulmak bile istemezsin, ya yorgunluktan ya da o güne kadar kurduğun her cümlenin boşa gidişinden.. Belki de diyeceğin hiç birşeyin bir anlamı olayacağından.. Söylediğin hiç bir sözün, içindeki acıyı anlatmaya yetmeyeceğini bildiğinden.. Susmaktan başka yol bulamazsın, yoktur zira..

Öylece bakarsın gidenin ardından.. Gücün kaldıysa, el sallayarak belki de..


Bazen yalvarır, yakarırsın gidişini durdurmak için.. Oturur ağlarsın arkasından.. Ama gitmek isteyeni durduramaz göz yaşların. Gözyaşlarını siler, "güle güle" dersin isteksiz ve sessiz..


Hepsinin ardından aynı sessizlik çöker oysa.. Sen, o giderken ne yaparsana yap.. Nasıl uğurlarsan uğurla.. Bir önemi kalmaz. Yok olur o veda sahneleri giden gittiği an.. O son bakış, o son tebessüm.. Birden hayale bürünür.


"Gidenin", senden değilse bile, yanından giderken.. Sesini, nefesini, kokusunu götürür.. Arkasında bir tuhaf sessizlik bırakır sana..

Sana o sessizliğe alışmak kalır yalnızca. Sessiz, nefessiz bir bekleyiş..



"Güle güle" demek iyi de..

Giden elbet geri dönecekse..

"Güle güle" demek iyi de..

Bu gidiş senden değil, yalnızca yanından gitmekse..

"Güle güle" demek iyi de..

değil de.. işte.


Düşünsene, ya bir de senden gittiyse giden? Ya geri dönse bile, senin için dönmeyecekse?
Düşünsene.. ya arkasından el sallarken, beklemeye söz verdiğin.. beklemeni istememişse?

Ya beklemeye alışıp, geri dönüşünü isteyemez hale gelmişsen?
Düşün..
Belki de boş artık için..
Beklediğin o değil, sen de o değilsin beklemeye söz veren..
Düşün..
Belki de "güle güle" değil artık.. "elveda" demenin vakti..

Mart 29, 2010

Merhaba Blog'cuğum! :)

Dediler ki, "bu çağa ayak uydurmak istiyorsan, bir blog'un olacak"..
Dediler ki, "yazma yeteneğini ileride bir gün kullanmak istiyorsan, öncelikle bir blog'un olmalı, böylelikle insanlar senin neyi, neden ve nasıl düşündüğünü, bunu nasıl anlattığını görebilecek"..
Dediler ki, "artık günlük yazmak 'out', blog yazmak 'in' "

"Madem öyle" dedim kendi kendime.. "Benim de bir blog'um olmalı.."
En büyük hayalim, günün birinde, gazetenin birinin köşesinden, insanlara seslenmekse.. Gündemle, modayla, edebiyatla, müzikle hatta belki hukukla ilgili.. Yani ne biliyorsam, nelerden anlıyorsam biraz biraz.. Hepsinden bir haber vermek, dikkat çekmek ya da hiç değilse kendi içimi rahatlatmak istiyorsam.. Bunu yapmalıyım.

Bu blog, bizzat aklımdan geçenleri, gözlemlediklerimi, sürekli olarak aklımı meşgul eden şeyleri yazmak için açıldı..
Zaten okuması muhtemel bir kaç kişi dışında, kimseciklerin okuyacağını sanmıyorum ya neyse.. :)
Biz bizeyiz yani dostlar..
Her zaman yaptığım gibi ben uzun cümleler kurarak bir şeyler anlatırım, siz de dinlemek yerine okursunuz artık.
Eh, ne yapacaksınız? Başa gelen çekiliyor işte.. :)